MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARININ HATIRLATTIKLARI ve TEMBİHLER.

Şu anda hızlandırılmış mobil sayfa görüntülemektesiniz.

Haber İçeriği

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞININ MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİÇALIŞMALARININ HATIRLATTIKLARI ve TEMBİHLER.MEB, bir müfredat değişikliği üzerinde çalışmalar yapıyor, bukonuda, MEB’e yardımcı olabilecek görüşlerden de istifadeetmek istiyor. Gidişattan anlaşılan bu.Eğitim-öğretimin, bir bütünlük oluşturulmasını sağlayankonseptin adıdır müfredat. Namı- diğer, “Program”dır. Bucümleden hareketle bütün derslerin mevcut müfredatınındeğişimi elzemdir. Bu değişim, “Okul öncesi”nden başlayarakMEB’e dahil, bütün kurumlarda, silsile-yi merâtip gerekir.Bunun uzun uzadıya yazılması, bu satırların yazarına çok uzungeleceği için nasıl yapılması gerektiğinden çok, neler yapılmasıgerektiğinden bahsedecek.Bu müfredat, bir devletin (T.C.), MEB’e bağlı eğitimkurumlarında, halen tatbikatı devam eden müfredat ise işe,temelden başlamak lâzımdır. Bu sebeple devletin en geçerlitanımıyla işe başlamalı. Devletin tanımının en doğru şeklininbu tanım olduğuna dair beslediğim kanaatten dolayı, aynenveriyorum. Devlet, kendini bir ideoloji ile tahdit etmiş birtopluluğun, teşkilatlı hâlidir. Öyleyse bir ideoloji lâzımdır.Devletin adı, “Türkiye Cumhuriyeti” ise “cumhuriyet”kavramından yola çıkarak nasıl bir ideolojiye sahip olunmasıgerektiğini tespit delim. Bu kavramın anlamlandırılışı da çokilginçtir. Bildiğimiz “Cumhuriyet kavramı ve manası orijinalinegöre çok farklıdır. Bir meselenin çözümü ise maksadımız,yama ile yamalıkla bohça düzmeye gerek yoktur. Bozulmamıştop kumaşından elbisenin dikilmesi lâzım gelir.Cumhuriyet kavramı için TDK sözlüğü, “Milletin, egemenliğikendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiğimilletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi.”anlamlandırıyor. Bu tanım mevcudun izahı durumundadır.Cumhur kelimesinin ne anlama geldiği ile ilgili bir açıklık yok.“Musabahat-ı Ahlakiye s,58-59, Tefyiz Kitab hanesi, Matba’a-iOrhaniye, İstanbul,1333(1917).” künyeli kitapta bu konudakibilgi şöyledir.”“…Bizim hükûmetimiz evvelce ya’ni 10 Temmuz 1324(1908ŞA) târihine kadar bir hükûmet-i mutlaka idi. Az kalmış idi ki,memleketimiz taksîm edilsün. Bereket versin ba’zı hâmiyetlizâtlar o zaman taht-ı saltanatda bulunan Sultân Hamid-iSâniye dayatdılar, cebren Kânûn-u Esâsi’yi neşretdirdiler. İşteo günden i’tibâren hükûmetimiz bir hükûmet-i meşrûta oldu.Ve yüzümüz güldü. Esâretden kurtulduk.” (diyen yazar,“Mutlakiyetle idare edilseydik memleket bölünecekti.” diyor.Esaslı bölünmenin, meşrutiyetten sonra gerçekleştiğini görüppişman olmuş mudur bilinmez. Esaretten kurtulduk, derkende 2. Abdülhamid’in idaresini kast ediyor.) Meşrutiyetin faydave faziletlerini anlatmaya devam ediyor.Şimdi gelelim. Hükûmet-i meşrûtaya:Hükûmet-i meşruta,kânun-u esâsi’si olan ve millet meclisi bulunan hükûmetdir ki:Böyle hükûmetde millet kendi kendisini idâre eder.Çünki: Memleketin kânûnlarını meb’ûslar yaparlar. Meb’ûslarise milletin vekilleridir.Bundan başka meb’ûslar hükûmetidâimâ gözaltında bulundurdukları cihetle kânûna mugâyir biriş olduğunu görünce hemen vükelâyı mes’ûl ederler. Onlaraadem-i i’timâd re’yi vererek mevkîlerinden düşürürler.Binâenaleyh: Vükelâ, meclis-i meb’ûsandan ziyâdesiyle korkar.Bu sâyede hükûmet-i meşrûtada haksızlık olmaz. (Cumhuriyetkonusu ise şöyle anlatmaktadır.Hükûmet-i Cumhûriye ise âdetâ hükûmet-i meşrûtademekdir.Yalnız bunlarda hükümdarlık makâmında bulunan zât birhükümdârın neslinden gelmiş ve peder veyâ birâderininyerine geçmiş olmayup ahâlinin intihâbıyla efraddan en ziyâderey’i kazanan bir kimsedir ki bunlara,(Cumhur re’isi) derler.Bunlar da beş veyâ ba’zı yerlerde yedi sene müddetle intihâbolunurlar. Bu müddet bitince o zât makâmından çekilir veyerine bu suretle ahâli tarafından intihâb edilmiş diğer birreis-i cumhur gelir.Amerika’daki hükümetlerin kaffesi cumhuriyetle idareolunduğu gibi Avrupa’da dahi Fransa, İsviçre, İsveç, Portekizhükûmetleri birer cumhuriyetdir.Cumhuriyet ile mi, yoksa meşrûtiyet dairesinde olmaküzre memleketin hükümdârı bulunmak suretiyle mi idârenindaha iyi olduğu tamamıyla kestirilemez. Her memleketin biricabı, başka bir ihtiyacı vardır. Bir yerde, cumhuriyet iyiolabilir. Belki başka bir yerde olmaz. Meselâ: Bizdecumhuriyet olamaz. Çünki memleketimiz ahâlisi muhtelifmilletlerden mürekkebdir. Her kavim Cumhur re’isininkendisinden olmasını ister. Bu ise vatandaşlar arasındabozuşmağa sebebiyet olur. Binâenaleyh bizim için meşrûtîolmak üzre başta hükûmdârı bulunan bir hükûmet-i âdilelâzımdır. “Yazarın açıklamaları bunlardan ibaret. İlginç tarafıise Çeşitli kavimlerin barındığı memleketlerde cumhuriyetinuygun olmadığına ve meşrutî adil bir hükümdarın baştabulunması, cumhurbaşkanının ise doğrudan halk tarafındanseçilmesinin gerekliliğini öne çıkarması dikkate değerdir.Buradan hareketle diyebiliriz ki Cumhur reisini halkseçmelidir. Bu hüküm bana çok uygun gözüküyor. Bu anlayışınradikal olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki Türkiye’de,Cumhuriyet rejimi kabul edildikten sonra halkın seçtiği ilkcumhurbaşkanı da 2018’de seçilen sayın Recep TayyipErdoğan’dır. Böylece cumhuriyetin mana ve mefhumunauygun ilk uygulama 2018’de gerçekleşen cumhurbaşkanlığıseçimidir. Bu seçim gerçekleşirken mezkûr kitaptaki bilgilerintaraflarca bilinip Bilinmediğini bilmiyorum. Durum bu. Durumbuysa bir ahali cumhurbaşkanı seçiyorsa seçen ahalinin tabiolduğu inanç ve ideallerin ürünü bir anayasa ve buna bağlıkanun ve kanunlara bağlı v.s. mevzuat icab etmez mi?Ana yasa yapıcıların da kanun koyucuların da bu esaslara bağlıkalarak hüküm ihdas etmeleri gerekmez mi? Eğer sosyoloji(toplum bilim) ve Psikoloji (Davranış bilimi) disiplinleri birerbilim dalıysa yapılacak başka bir şey yoktur. Yamalı bohçayahacet yok, top kumaştan elbise dikilmelidir.Bu açıklamalardan sonra, müfredat için çalışanlarında buesasları göz önünde bulundurarak çok dikkatli çalışmalarıgerekir. Filan derste bu, peşman derste şu olsun gibitavsiyelere gerek yok. Mademki MİLLÎ EĞİTİMbakanlığısınız,Talim ve terbiye kurulunuz var. Hiç değilse busefer, terbiye kavramına uygun hareketle millî unsurlarlabezenmiş bir müfredat geliştiriniz. Müfredatınızla eğitimgörmüş genlerimiz, tabir-i caiz ise gavurlara özenmekten köşebucak kaçmayı şiar edinmelidir. Milletimizin potansiyelini,geçmişteki keşif ve icatlarını bilmeli, sevdalarını millet için sarfetmelidir. Bilişim teknolojilerinin kâşif ve mucitlerininbilinmediği bir eğitim anlayışı sureta yanlış ve sakıncalıdır. Bukonunun bilim tarihinde ilklerinin Harezmî ve Cezerîolduğunun bilinmeyişi cidden acıtıcı. Bu acıyı hissetmeyenlermüfredat geliştirilmesinde çok yavan kalacaklardır. Detaylar,uzmanların işidir. Bendeniz, karınca kararınca bazıhatırlatmalarda bulundum.Not: Düşünmek için maaşlı zevâtın bulunduğu birmemlekette, ben ve benzerlerimle bedava düşünmeye devamedeceğiz.Şakir Albayrak, Çekmeköy,14.05.2024,11.29