NE KADAR ÖZENSEK KİFAYETSİZDİR.
Haber Kategorisi | : Köşe Yazıları |
Okunma Sayısı | : 1692 |
Haberin Yazarı | : Yönetici |
Haberin Kaynağı | : Site Yönetimi |
NE KADAR ÖZENSEK KİFAYETSİZDİR.
!876 Anayasasından beri Devletin Resmî dili Türkçedir.
Bu ibareyi, Resmî dilin Türkçe olmasının Cumhuriyet
dönemine ait bir kaide zannedenlerin bilmesi için başa
koydum. Dilin resmileşmesi elbette dili abat etmez. Dilin
gelişmesini, dili bilinçli bir kararlılıkla kullananlar ile
sağlayabiliriz. Bu keyfiyet ana kucağından, okul bucağından,
asker ocağından günlük beşerî ilişkilerimize kadar
mütemadidir. Buna, özellikle dikkat edilmelidir. Dilin varlığını
meydana getiren asıl unsur, cümle yapısıdır. Cümledeki
kelimelerin dizilişidir. Yabancı kelime kullanmak dilin esasına
müdahale edemez. Şair Nedim’in “Bu şehr-i stanbul ki bi misl
ü bahadır/ Yek sengine bir Acem mülkü fedadır.”beyitinin,
Türkçe olmadığını söylemek mümkün mü? Meseleye kelimler
bakımından yaklaşırsak bu beyitte “(Bu )şehr-i stanbul (ki) bi
misl ü baha(dır)/ Yek seng(ine) bir Acem mülkü feda(dır.)” ()
sadece parantez içindekiler Türkçedir. Bu beytin bazılarınca
anlaşılamaması Türkçe yazılmadığı anlamına mı gelmelidir.
Tabii ki hayır. Bu beytin kuruluşu Türkçedir.(-dır’lar) bu
anlamın Türkçeliğini sağlayan en etkin unsurlardır. Onun için
bazen derim ki Koca bir sözlüğün son kelimesini –dır ile
bitirseniz sözlük hangi dilde olursa olsun cümleniz Türkçe bir
cümle olur.
Örnekler çoğaltılabilir.
Başka sorunlar üzerinde de durmak istiyorum. Gençler
arasında da küçümsemek maksatlı kullanılan “Ergen” kelimesi
ile “Ergin “ ve Sağanak kelimeleri hakkında bazı şeyler
söylemek istiyorum. Korumadığın ormandan kereste
üretemeyeceğin gibi korumadığın tarladan buğday
biçemezsin. Dili, bu nokta-i nazardan ele almak lâzım.
Korumalıyız. Bu görevin TDK’ye ait olduğu kanaati yaygındır.
Bu görevin ne kadar yapıldığına dair örnekler vermeye
çalışacağım.
“Ergen s. 1. Evlenecek çağa girmiş. 2.Henüz evlenmemiş,
Ergin s. 1. Olmuş, yetişmiş, ”kemale gelmiş; 2. Haklarını kendi
kullanmak için yasanın gösterdiği yaşa gelmiş olan(kimse),
reşit.”TDK, Türkçe Sözlük, 272. sayfa, Gözden geçirilmiş Altıncı
baskı, Bilgi basımevi-Ankara 1974
Reşit: Ergin, age.671. sayfa,”
“Reşid: 1.Doğru yol tutan 2.İyi hareket eden, 3. Ergin
Osmanlıca T.Lügat. s.1065 Doğuş ltd şti matbaası –Ankara
1970”
Bu sözlükteki Ergen ve ergin kelimelerinin anlamları kafa
karıştırıcı değil mi? Yerleşik anlayışa göre doğumdan 18. yaşı
dolduruncaya kadar çocuklara “ergen ”sıfatı veriliyor. 19.
yaşına varanlara da ermekten ergin sıfatı veriliyor. Ergen için
evlenecek yaştan söz ediliyor. Ergin için ise yasanın belirlediği
özlük haklarının kullanılabileceği yaşı (18) işaret ediyor.
Hangisi doğru?
Osmanlıcadaki anlam da “ergin”le uyuşuyor.18 yaşını
doldurmamış olanlar ergin midir, ergen midir?
Prof Dr. Kaşif Hamdi Okur’un telif ettiği “Güncel konularla İlm-
i Hâl “ kitabının “Mükellef kimdir?” başlığıyla izah buyurduğu
metinde, ergenlik çağına giren her Müslümanın mükellef
olduğu kaydedilmiş. Kadim kitaplarda bu konu için” efal-i
ibad” isimlendirmesi var ki orada hangi yaş ve halden sonra
kişiye ibadetler farz olur sorusunun cevapları verilir. Bu
cevaplar da kişi, ne zaman üretgen hale erişirse o zaman
ibadetler farz-ı ayın olur şeklindedir mealen. Burada
belirlenmiş bir yaş sınırı yoktur. Tabiatından mütevellit
olgunluk keyfiyetidir söz konusu olan. Meselâ kişi öğle ile
ikindi arasında mükellefiyet özelliklerini hâiz hale geldiyse
mümkün olduğu kadar acele ederek ikindi vaktinden evvel
gereken taharetini gerçekleştirip ikindinin ibadet
mükellefiyetini yerine getirir.
“Sağanak” a dair de söz edecektim, unutmayayım. Bu
kelimenin kökü sağ-(sağmak) fiilidir. “Sağanak “ diyebilmek
için insan adeta kendini zorluyor. Neden sağanak demeliyim
gibi? Önceki yazılarımda değinmiştim. Türkçemizde çok az
işlek olmasına rağmen kullanılan bir ekimiz vardır. Müfredata
bağlı ders kitaplarında zikredilmez. Bu ekimizin adı (-nek) tir.
Bu eki alan başlıca kelimeler şunlardır. Ör-mek fiilinden ör-
nek,(”örnek “ kelimesi, Türkçe mi, Ermenice mi tartışmalarının
yapılmasının sebebi –nek ekinin atlanmasından başka bir şey
değildir.) es-mek fiilinden es-nek, kasmak fiilinden kas -nak
Öde-mek fiilinden öde-nek, değ-mek fiilinden değ-nek der-
mek fiilinden der-nek gibi kulanım alanları var. Sağ-mak
fiilinden sağ-nak şeklinde söylenmesinin hiçbir sakıncası
yokken özellikle başka yerlerde de yok iken hava raporlarında
“sağ-anak”şeklinde söylenmesi yok mu? İnsanı tamamen cehl
içine salıveriyor. Bu yağmur halinin kesinlikle “sağ-nak”
biçiminde söylenmesi doğru söyleme olacaktır.
Ben, bunları düşünürken yanılıp yanılmadığımı da denemek
istiyorum. Aklıma, Vatan ve millet şairimiz Mehmet Akif
Ersoy’un Çanakkale kahramanlarını tasvir ettiği şiirdeki
vasıflandırmaları gelince o şiiri tetkik ettim. Umduğumu
bulduğumu kabul ediyorum. Bana iştirak etmeyenler de
olabilir. Bunun sebebi benim, bu konuda titrimin olmayışıdır
belki.
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer..
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller, ”Mehmet Akif
Ersoy
“Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.” mısraındaki
mükerrer “sağnak” kelimeleri kesinlikle zi-şuur yazılan
kelimelerdir zira mısralardaki anlamın kuvveti ve tesiri bunun
şuursuz olamayacağının delilidir. Dilimizin zenginleşmesine
sebep –enek, ekimiz de vardır. Gel-mekten gel-enek, gör-
mekten gör-enek ol-maktan olanak ki bu son türetmenin
yerinde olmadığını hep savunmuşumdur.
Umarım hava raporunun sunumundan sorumlu zât veya zevât
bunu görüp “sağanak” yerine “sağnak” kullanımını tercih
ederek düzeltme yapmaya teşebbüs ederler.
Şakir Albayrak, Çekmeköy, 15.08.2022,