İSLAM DA TİCARET AHLAKI
“Bizi aldatan,bizden değildir!”
Haber Kategorisi | : Hutbeler ve İbretlik Hikayeler |
Okunma Sayısı | : 3101 |
Haberin Yazarı | : Yönetici |
Haberin Kaynağı | : Site Yönetimi |
İSLAM’DA TİCARET AHLAKI
Allah Resûlü (s.a.s.) ihtiyaçlarını temin etmek için
zaman zaman Medine pazarına giderdi. Alışveriş
yapan insanları izler, onlarla sohbet ederdi. Yine bir
gün pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısı
dikkatini çekti. Kuru görünen buğday yığınına elini
daldırdı. Ancak çuvalın altı göründüğü gibi değildi.
Parmakları ıslanan Peygamberimiz, satıcıya bu
ıslaklığın sebebini sordu. Adam buğdayların
yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunun üzerine Resûl-i
Ekrem Efendimiz, “Öyleyse insanların görmeleri
için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez
miydi?” buyurdu ve şöyle uyardı: “Bizi aldatan,
bizden değildir!”1
Dinimize göre, kişinin bir başkasına muhtaç
olmadan hayatını sürdürmesi ve aile fertlerinin
nafakasını temin etmesi esastır. Bu maksatla helal ve
meşru yoldan kazanç temin etmek, iş ve ticaret
hayatının içinde bulunmak övgüye lâyık bir durumdur.
Allah rızasının, kul hakkının ve helal-haram
hassasiyetinin gözetilmediği her türlü alışveriş ise
dinimizce yasaklanmıştır. Nitekim hutbemin başında
okuduğum ayetlerde Yüce Rabbimiz şöyle
buyurmaktadır: “Ölçü ve tartıda hile yapanlara
yazıklar olsun. Onlar, insanlardan bir şey
aldıklarında tam ölçüp tartarlar. Kendileri
başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik
tartarlar...”2
İnsanlığa huzurlu, dengeli ve hakkaniyetli bir
hayatın yol haritasını çizen İslam, alışveriş ve ticaret
ahlâkına dair de birtakım ilkeler koymuştur. Şüphesiz
ticaret ahlâkının en önemli ilkesi kazancın helal
olmasıdır. Müslüman, sadece dünya kârına değil, çok
daha önemli olan ahiret yatırımına ağırlık verir ve
kazancına haram bulaştırmamaya özen gösterir. Yüce
Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmaz. Helal
olmayan yollardan servet edinmez. Haksız kazançtan,
faizden, karaborsacılıktan, kamu malına el uzatmaktan
ve vergi kaçırmaktan uzak durur. Ötekini yok eden,
rakibini ortadan kaldırmaya çalışan tekelci ve fırsatçı
bir anlayışı asla kabul etmez. Bencilliği değil,
diğerkâmlığı şiar edinir. Kardeşim de kazansın
anlayışıyla hareket eder.
Ticaret ahlâkının bir diğer ilkesi de doğruluk ve
dürüstlüktür. Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olmak,
yalan, hile ve aldatmadan kaçınmaktır. Nitekim
Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Dürüst ve güvenilir
tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle
beraberdir.”3 buyurmuştur.
Doğru sözlü ve güvenilir bir insan olmak, mümin
olmanın gereğidir. Mümin, helal kazanç uğruna ter
dökerken, attığı her adımda ibadet bilinci taşır. İşte bu
bilinçle hareket eden ecdadımız “Ahîlik” geleneğini
oluşturmuş, çarşı pazarlarda hukuka riayet kadar,
ahlâka da uygun davranılmasını temin etmiştir. Her bir
ustayı, zanaatkârı ya da tüccarı, meslekî becerilerin
yanı sıra güzel ahlâk ve maneviyatla da donatmıştır.
Tarihte Müslüman tüccarların ticaret ahlâkından
etkilenerek İslam ile müşerref olan nice topluluk
vardır.
Peygamberimiz (s.a.s) “Bir Müslümanın
kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan satması
helâl değildir.”4 buyurur. Zira malın kusurunu
gizlemek, insanların birbirine olan güvenini ve
alışverişin bereketini yok eder. Her ne kadar kısa
vadede kâr etmiş gibi görünse de aslında gerçeği
gizleyen satıcının sonu hüsrandır. Bunun bilincinde
olan bir mümin, kâr elde etmek için her yolu mubah
görmez; geçici dünya malına kalıcı ahiret saadetini
değişmez. Bir başkasının kaybı ve zararı üzerinden
kazanç ve menfaat devşirmez. Aldatıcı reklamlarla,
haksız rekabetlerle piyasayı bozmaya tevessül etmez.
Ticari hayatımızda dikkat etmemiz gereken
önemli hususlardan biri de alışveriş meşgalesinin
Allah’a karşı kulluk görevlerimize engel olmamasıdır.
Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Öyle
adamlar vardır ki onları ne bir ticaret ne de
alışveriş Allah’ı zikretmekten, namazı dosdoğru
kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir.”
5
Ne hazindir ki, hayatımızda helal kazanç
duyarlılığının, kanaat, tevazu, dürüstlük ve insaf gibi
erdemlerin gün geçtikçe zayıfladığını görüyoruz. Hırs
ve tamah, servete ve mala olan düşkünlük, lüks ve
ihtiyaç fazlası tüketim bir çığ gibi büyüyor.
Geliniz hep birlikte bu gidişata dur demek için
hayatımızı gözden geçirelim. Kazancımızı doğruluk ve
samimiyet üzerine inşa edelim. Helale, iyiye ve temiz
olana yatırım yapalım. Harama, kötülüğe ve sahteciliğe
giden yolları kapatalım. Hak Teâlâ’nın rızası için
kazanan ve kazancını hayır yoluna harcayan müminler
olalım.
1 Müslim, İman, 164; Darimî, Büyû', 10.
2 Mutaffifîn, 83/1-3.
3 Tirmizî, Büyû', 4.
4İbn Mâce, Ticaret, 45.
5 Nur, 24/37.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Allah Resûlü (s.a.s.) ihtiyaçlarını temin etmek için
zaman zaman Medine pazarına giderdi. Alışveriş
yapan insanları izler, onlarla sohbet ederdi. Yine bir
gün pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısı
dikkatini çekti. Kuru görünen buğday yığınına elini
daldırdı. Ancak çuvalın altı göründüğü gibi değildi.
Parmakları ıslanan Peygamberimiz, satıcıya bu
ıslaklığın sebebini sordu. Adam buğdayların
yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunun üzerine Resûl-i
Ekrem Efendimiz, “Öyleyse insanların görmeleri
için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez
miydi?” buyurdu ve şöyle uyardı: “Bizi aldatan,
bizden değildir!”1
Dinimize göre, kişinin bir başkasına muhtaç
olmadan hayatını sürdürmesi ve aile fertlerinin
nafakasını temin etmesi esastır. Bu maksatla helal ve
meşru yoldan kazanç temin etmek, iş ve ticaret
hayatının içinde bulunmak övgüye lâyık bir durumdur.
Allah rızasının, kul hakkının ve helal-haram
hassasiyetinin gözetilmediği her türlü alışveriş ise
dinimizce yasaklanmıştır. Nitekim hutbemin başında
okuduğum ayetlerde Yüce Rabbimiz şöyle
buyurmaktadır: “Ölçü ve tartıda hile yapanlara
yazıklar olsun. Onlar, insanlardan bir şey
aldıklarında tam ölçüp tartarlar. Kendileri
başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik
tartarlar...”2
İnsanlığa huzurlu, dengeli ve hakkaniyetli bir
hayatın yol haritasını çizen İslam, alışveriş ve ticaret
ahlâkına dair de birtakım ilkeler koymuştur. Şüphesiz
ticaret ahlâkının en önemli ilkesi kazancın helal
olmasıdır. Müslüman, sadece dünya kârına değil, çok
daha önemli olan ahiret yatırımına ağırlık verir ve
kazancına haram bulaştırmamaya özen gösterir. Yüce
Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmaz. Helal
olmayan yollardan servet edinmez. Haksız kazançtan,
faizden, karaborsacılıktan, kamu malına el uzatmaktan
ve vergi kaçırmaktan uzak durur. Ötekini yok eden,
rakibini ortadan kaldırmaya çalışan tekelci ve fırsatçı
bir anlayışı asla kabul etmez. Bencilliği değil,
diğerkâmlığı şiar edinir. Kardeşim de kazansın
anlayışıyla hareket eder.
Ticaret ahlâkının bir diğer ilkesi de doğruluk ve
dürüstlüktür. Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olmak,
yalan, hile ve aldatmadan kaçınmaktır. Nitekim
Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Dürüst ve güvenilir
tüccar, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle
beraberdir.”3 buyurmuştur.
Doğru sözlü ve güvenilir bir insan olmak, mümin
olmanın gereğidir. Mümin, helal kazanç uğruna ter
dökerken, attığı her adımda ibadet bilinci taşır. İşte bu
bilinçle hareket eden ecdadımız “Ahîlik” geleneğini
oluşturmuş, çarşı pazarlarda hukuka riayet kadar,
ahlâka da uygun davranılmasını temin etmiştir. Her bir
ustayı, zanaatkârı ya da tüccarı, meslekî becerilerin
yanı sıra güzel ahlâk ve maneviyatla da donatmıştır.
Tarihte Müslüman tüccarların ticaret ahlâkından
etkilenerek İslam ile müşerref olan nice topluluk
vardır.
Peygamberimiz (s.a.s) “Bir Müslümanın
kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan satması
helâl değildir.”4 buyurur. Zira malın kusurunu
gizlemek, insanların birbirine olan güvenini ve
alışverişin bereketini yok eder. Her ne kadar kısa
vadede kâr etmiş gibi görünse de aslında gerçeği
gizleyen satıcının sonu hüsrandır. Bunun bilincinde
olan bir mümin, kâr elde etmek için her yolu mubah
görmez; geçici dünya malına kalıcı ahiret saadetini
değişmez. Bir başkasının kaybı ve zararı üzerinden
kazanç ve menfaat devşirmez. Aldatıcı reklamlarla,
haksız rekabetlerle piyasayı bozmaya tevessül etmez.
Ticari hayatımızda dikkat etmemiz gereken
önemli hususlardan biri de alışveriş meşgalesinin
Allah’a karşı kulluk görevlerimize engel olmamasıdır.
Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Öyle
adamlar vardır ki onları ne bir ticaret ne de
alışveriş Allah’ı zikretmekten, namazı dosdoğru
kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir.”
5
Ne hazindir ki, hayatımızda helal kazanç
duyarlılığının, kanaat, tevazu, dürüstlük ve insaf gibi
erdemlerin gün geçtikçe zayıfladığını görüyoruz. Hırs
ve tamah, servete ve mala olan düşkünlük, lüks ve
ihtiyaç fazlası tüketim bir çığ gibi büyüyor.
Geliniz hep birlikte bu gidişata dur demek için
hayatımızı gözden geçirelim. Kazancımızı doğruluk ve
samimiyet üzerine inşa edelim. Helale, iyiye ve temiz
olana yatırım yapalım. Harama, kötülüğe ve sahteciliğe
giden yolları kapatalım. Hak Teâlâ’nın rızası için
kazanan ve kazancını hayır yoluna harcayan müminler
olalım.
1 Müslim, İman, 164; Darimî, Büyû', 10.
2 Mutaffifîn, 83/1-3.
3 Tirmizî, Büyû', 4.
4İbn Mâce, Ticaret, 45.
5 Nur, 24/37.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü